Please activate JavaScript!
Please install Adobe Flash Player, click here for download

Dental Tribune Turkish Edition

Giriş İlk olarak 1790 yılında Reve- rend William Gregor tarafından tanımlanmış olan titanyum, gü- nümüzdeki kullanılış şekliyle or- talama 40 yıllık geçmişe sahiptir (20). Titanyum reaktif bir ele- menttir ve saf olarak elde edil- mesi oldukça zordur. Saf titan- yumun elde edilmesi Dr. Wil- helm Kroll’un ‘Kroll processi’ di- ye adlandırdığı yöntemiyle, ti- tanyum cevherinin karbon ve Clorine bulunan ortamda ısıl iş- lemiyle gerçekleştirilmektedir. Bu yöntemle elde edilen titan- yum klorür (TiCl4), titanyum ön- cülünü elde etmek için eriyik sodyumla indirgenir. Böylece yumuşak haldeki titanyum öncü- lü, basınç altında eritilip birleşti- rilerek titanyum indigotları elde edilir (19). Titanyum, düşük sıcaklıklar- da altıgen yapılı a fazında bulu- nan ve 885 0 C’nin üstünde kübik yapılı b fazına dönüşen allotro- pik bir elementtir. Bu yapısal farklılıktan dolayı titanyumun a,a’ya benzer, a/b ve b olmak üzere 4 çeşit fazı meydana gel- miştir (17). Diş hekimliğinde en fazla tercih edilen titanyum ala- şımları ise a fazındaki saf titan- yum (Commercially Pure Titan- yum-CpTi) ile a/b fazındaki Ti- 6Al-4V alaşımlarıdır (9). Saf (CpTi) titanyum nitrojen, karbon, hidrojen, demir ve titan- yum elementlerinin bileşimiyle oluşmakla birlikte, beyaz, par- lak, düşük yoğunluklu, yüksek dirençli ve korozyon direnci güçlü olan bir materyaldir (4). İçeriğindeki demir ve oksijen miktarına göre Grade 1-4 şeklin- de 4 farklı formda bulunur. Gra- de 1 formunda; %0,18 oksijen- %0,02 demir, Grade 2 formunda; %0,25 oksijen-%0,03 demir, Grade 3 formunda; %0,35 oksi- jen-%0,03 demir ve Grade 4 for- munda ise %0,40 oksijen-%0,05 demir elementleri bulunmakta- dır (21). Oksijen, nitrojen ve kar- bon a fazında, b fazına oranla daha fazla çözünürlüğe sahip ve a fazının stabilitörleridir. Bu ele- mentler, solid haldeki yapıyı ti- tanyuma dönüştürür. CpTi’nin gerilim özellikleri çoğunlukla oksijen içeriğine bağlıdır. Oksi- jen içeriğinin artması, esnekliği azaltırken gerilim stresini ve sertliğini arttırmaktadır (5). Mo- libdenyum, kobalt, nikel, niobi- yum, bakır, palladyum ve vanad- yum gibi geçiş elementleri ise b fazının stabilitörleridir. b fazdaki titanyum alaşımları, a fazındaki alaşımlara göre daha dirençli fa- kat daha kırılgandır (11). Titanyum, farklı elementlerle alaşımlandırılarak mekanik da- yanımın arttırılması, akma di- rencinin yükseltilmesi ve dökü- lebilirlik gibi özelliklerin iyileşti- rilmesi amaçlanmaktadır. Ti- 6Al-4V alaşımı (Grade 5) ise, ti- tanyuma az miktarda alümin- yum ve vanadyum ilave edilme- siyle elde edilen, CpTi’ye göre daha dirençli olan alaşımdır. Ti- 6Al-4V, a ve b genlerinin iki fazlı yapısına da sahiptir. a fazı daha yumuşak ve esnek iken, b fazı daha sert ve kırılgandır. Kolay ulaşılabilirliği, çalışma şartları- nın uygunluğu ve düşük sıcak- lıkta yüksek mekanik özelliklere sahip olmasından dolayı diş he- kimliği alanında yaygın kullanıl- maktadır (12). CpTi ve Ti-6Al-4V alaşımı, dental implantlarda en çok kul- lanılan materyallerdir. Bu ala- şımların tercih edilmesinin baş- lıca nedenleri arasında biyo- uyumlu ve kemikle osseointeg- rasyonunun yüksek olmasının yanında düşük elastiklik modülü ile kemiğe daha yakın özellik göstermesi, yüksek direnç ve dü- şük koroziv özellikte olması gel- mektedir (13). Bu yazıdaki amacımız, üç farklı olguda meydana gelen implant body kırığının sebepleri- ni değerlendirmek ve çözüm sağlayabilecek önerilerinde bu- lunmaktır. Olgu Raporları Olgu-1 60 yaşındaki kadın hasta, 5 yıl önce sağ maksillaya uygula- nan 3 adet implant (Astra Tech) destekli 5 üyeli sabit protezinin düşmesi şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Yapılan muayenede posteriordaki abutmanın mobil olduğu farkedildi. Mevcut protez revizyona gönderilerek dişetini genişletmek amacıyla mobil abutman çıkartılarak iyileşme başlığı takıldı. Fakat iyileşme başlığı ile implant gövdesi ara- sında primer bağlantı sağlana- maması üzerine alınan panora- mik radyografide iki bağlantı yü- zeyi arasında boşluk olduğu tes- pit edildi (Şekil 1a). Meydana gelen boşluğun implantın boyun bölgesindeki kı- rıktan dolayı oluştuğunun farke- dilmesi üzerine kırık implantı cerrahi prosedürler ile çıkartma girişimiyle mevcut kemiğe zarar vermemek amacıyla implant ka- patma vidası ile kapatılıp kemik içinde bırakıldı. Yeniden planla- ma yapılarak 11 ve 13 numaralı diş bölgesindeki implantlar, 16 numaralı diş ile bağlanarak 6 üyeli yeni bir sabit protez yapıl- masıyla rehabilitasyon sağlandı (Şekil 1b). Olgu-2 64 yaşındaki erkek hasta, 3 yıl önce maksillaya yapılan 2 adet implant (Astra Tech) des- tekli lokalize dayanaklı overden- ture protezin stabilitesindeki ek- siklik nedeniyle kliniğimize baş- vurdu. Yapılan muayenede sağ lokalize dayanağın mobilize ol- duğu fark edildi (Şekil 2a). Mobil olan lokalize dayana- ğın çıkatılırken implantta gövde kırığının meydana gelmiş oldu- ğu gözlendi (Şekil 2b). Olgu-1’de uyguladığımız pro- sedürdeki düşünce gibi mevcut implant kapatma vidası ile kapa- tılarak kemik içinde bırakıldı. Mesiyaline 4,1-10 mm boyutla- rında yeni implant (Dental İmp- lant KA) uygulanarak rehabili- tasyon sağlandı (Şekil 2c). Olgu-3 65 yaşındaki erkek hasta sol mandibular bölgeye 4 yıl önce uygulanan implant üstü sabit protezinin düşmesi şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Yapılan oral muayene ve radyolojik ince- lemede 34, 35, 37 numaralı diş bölgelerine 3 adet (Astra Tech) implant uygulandığı ve 34 nu- maralı diş bölgesindeki implant- ta gövde kırığı meydana geldiği tespit edildi (Şekil 3a). Meydana gelen gövde kırığı- nın, implantın kapatma vidası ile kapatılmasına engel olduğu gö- rüldü. Ayrıca kırık implantın dis- talinde gelişmiş olan kronik irri- tasyon nedeniyle, hasta dönem dönem rahatsızlık duyduğunu ifade etmekteydi. İmplant çıkar- tılarak 32 ve 33 nolu kökler çe- kildi. İyileşmenin tamamlanma- sının ardından 32 nolu bölgeye 4,1-10 mm boyutlarında 1 adet implant (Dental İmplant KA) uy- gulanarak yeni 6 üyeli implant üstü sabit protez yapılarak reha- bilitasyon sağlandı (Şekil 3b). Tartışma Dental implantolojide imp- lant gövde kırıkları çok sık rast- lanan olgular değildir. Kırık ne- deni olarak en önemli etkenler, implant materyalinin içeriği ve çiğneme basıncının değişken kuvvetidir. Bu da özellikle hare- ketli protezlerde, implantların planlanandan çok daha fazla yük taşımasından kaynaklanır. Ayrı- ca implant kırıklarına neden olan aşırı basıncın bir nedeni de parafonksiyonel alışkanlıklardır. Rangert ve ark.(15) inceledikleri 39 implant kırığı olgusunun % 56’sının bruksizm ve aşırı oklu- zal kuvvetler nedeniyle gerçek- leştiğini bildirmişlerdir. Balshi ve ark.(2) da yaptıkları bir başka Dental İmplantlarda Görülen Gövde Kırıklarının Olası Sebepleri ve Tedavi Seçenekleri: 3 Olgu Sunumu Dr. Özge Özdal, Dr. Gülay Katiboğlu, Dr. Merve Özgül, Prof. Dr. A. Bülent Katiboğlu Bilim & Araştırma DENTAL TRIBUNE Türkiye Baskısı8 Sayfa 9DT Şekil 1 a: Posteriordaki implantın gövdesi ile iyileşme başlığı arasındaki boşluğun radyografideki görüntüsü. Şekil 1 b: 16 numaralı diş ile bağlanan implant-diş destekli sabit protezin radyografik görüntüsü. Şekil 2 a: Hastanın mobil olan sağ lokalize dayanağının radyografik görüntüsü. Şekil 2 b: Sağ maksilla- daki implantın gövde kırığının radyografik görüntüsü. Şekil 2 c: Yeni implant ile rehabilitas- yonun radyolo- jik görüntüsü. Şekil 3 a: 34 numaralı diş bölgesindeki implantın gövde kırığının radyolojik görüntüsü. Şekil 3 b: Yeni implant uygulandıktan sonra yapılan sabit protezin 2 yıl sonraki radyolojik görüntüsü. nan ve 8850

Pages Overview