Please activate JavaScript!
Please install Adobe Flash Player, click here for download

Dental Tribune Turkish Edition

Giriş Dental implantlar; trav- ma,neoplazi ve konjenital de- fektler sonucu kaybolan orofasi- yal yapıların ve/veya diş kaybı- nın yerine konması amacı ile alt ve/veya üst çeneye gömülen ha- reketsiz, alloplastik materyaller- dir (1). Ticari olarak dental imp- lantlar en sık saf titanyum veya titanyum alaşımı içermektedir. Ayrıca, aliminyum oksit ve diğer alaşımlar (altın ve nikel-krom- vanadyum) gibi seramikler de alternatif materyaller olarak kul- lanılmaktadır. Genel olarak, en- dosseous implantlar erken osse- ointegrasyonu arttırmak amacı ile bir tabaka hidroksiapatit veya plasma sprey içeren titanyum kapsayan bir kaplama ihtiva et- mektedir (2). ‘Osseointegrasyon’, 1969’da P. I. Branemark’ın tavşan kemi- ğine gömülmüş bir parça titan- yumun kuvvetle tutunması ve kemikle bütünleşmesini gözlem- lemesi sonucu tanımlanmıştır (3). Bir yıllık gözlem sonrası, implant çevresi kemikte herhan- gi bir inflamasyon tespit edil- mezken, aynı zamanda yumuşak doku titanyum ve kemiğe doğru bir ataşman oluşturmuştur (4). Dental implantlarda Branemark sistemi ilk kez 1971’de tanıtıl- mıştır. Gunumuzde dunyada her yıl beyan edilen 1 milyon endos- seous dental implant uygulan- maktadır ve ~80 farklı üretici fir- ma 220 implant markası ile piya- sada bulunmaktadır (5). Dental implantlar, genel olarak lokal anestezi altında yerleştirilmekte- dir. Bununla beraber operasyon sahası için belirlenmiş herhangi bir zorunluluk çizelgesi bulun- mamaktadır. Ayrıca implantların yerleştirildiği kontamine oral cerrahi alanın varlığına rağmen başarı oranları %90-95 gibi yük- sek değerlerde rapor edilmekte- dir (6). Bu makale ; endosseous dental implantlar ve onların kay- bı ile ilgili infeksiyonları yeniden değerlendirmektedir. Osseointegrasyon Endosseous implant parçala- rı cerrahi olarak kemiğin içine gömüldükten sonra, osseointeg- rasyon süreci başlamaktadır. Os- seointegrasyonun ; implantın stabilitesini sağlayan implant yü- zeyi ve canlı kemik arsındaki di- rek, yapısal ve fonksiyonel bir- leşme olduğu düşünülmektedir (7). Bunun mümkün olması ti- tanyum yüzey oksit tabakasının biyolojik olarak uyumlu, reaktif ve kendiliğinden kalsiyum-fos- fat-apatit oluşturmasından kay- naklanmaktadır (8). Ayrıca, implantların titanyum oksit yüzeyi, dişeti ile birleşerek oral mikroorganizmaların girişini sınırlandırmaktadır. Sonuç ola- rak, implant/yumuşak doku etki- leşmesi diş ve dişeti arasındaki birleşime benzemektedir (9). Başarı ve Başarısızlık İmplant başarı kriteri olarak Smith ve Zarb’ın geliştirdiği ta- nımlama halen güncelliğini ko- rumaktadır (10). 1. Klinik mobilite olmaması 2. Radyografide peri-implant bölgede radyolusentlik olma- ması 3. Birinci yıldan sonra senede 0,2 mm’ den fazla dikey ke- mik kaybı olmaması 4. Ağrı, şikayet veya enfeksiyon olmaması 5. İmplant üst yapısının hem fonksiyon hem de estetik açı- dan hasta ve doktor için ba- şarılı sonuç elde edilmesine imkan vermesi 6. 5 yıllık başarı oranının % 85, 10 yıllık başarı oranının %80 kuralına uyması. Ancak, 5 yıllık ve 10 yıllık ba- şarı oranları bugün için % 94–98 arasında değişmekte, ayrıca ilk yıl için fizyolojik olarak kabul edilen 0.2 mm’ lik kemik kaybı günümüz diş hekimliği pratiğin- de erken dönem komplikasyonu olarak tanımlanmaktadır. Ayrı- ca, başarı oranı yükseldikçe es- tetik ihtiyaçlar daha da artmış, implant lokalizasyonu açısından kemiğin miktarı ile sınırlı kal- mak yerine ideal restorasyon ko- numu göz önüne alınarak imp- lant yerleştirilmesine öncelik ve- rilmeye başlanmıştır (10). Uzun dönemde implantlar osseointegre olmuş olsa da vaka- ların az bir yüzdesinde biyolojik, biyomekanik ve estetik kompli- kasyonlar ortaya çıkabilmektedir (11). İmplant çevresi dokularda- ki patolojik değişiklikler genel olarak periimplant hastalık kate- gorisine konulabilmektedir. Bir implantı çevreleyen yumuşak dokuların kemik kaybı olmaksı- zın geri dönüşümlü iltihapsal değişikliklerine periimplant mu- kozitis denir. Periimplantitis ise fonksiyon halindeki osseointegre bir implantı çevreleyen dokuları etkileyen ve destek kemiğin kay- bıyla sonuçlanan iltihapsal bir süreç olarak tanımlanmaktadır (12). Kaybı sözkonusu bir imp- lantın tanısı; klinik ve radyogra- fik olarak periodontitisin tanısı ile benzer şekilde konulmakta- dır (13). Gingival ataşman kaybı, sondalamada kanama, plak ve gingival indeksler, supurasyon ve mobilite parametrelerini içe- ren ölçümler uygulanmaktadır. Ayrıca implant çevresi radyogra- fik incelemesi ve mikrobiyolojik tanı bunlara ilave edilmektedir. Peri-implantitis seçilen implant sistemlerinin %5-8’inde rapor edilmiştir (14). İmplant çevresi kemik kaybı- nın etyolojisi iki ana faktöre bağ- lıdır. Bu etyolojik faktörlerden birincisi biyomekanik faktörler, ikincisi ise bakteriyel enfeksi- yonlardır (15). Biyomekanik Faktörler Klinik ve deneysel bulgular aşırı biyomekanik kuvvetlerin strese veya koronal kısımda ke- mik-implant temas yerinde mik- rofraktürlere neden olabileceği- ni ve böylece de implant boynu çevresindeki osseointegrasyo- nun kaybına neden olabileceğini göstermiştir (16). Patogenezleri birbirine çok benzeyen periodontitis ile peri- implantitis arasındaki bu açıdan en büyük farklılıklardan biri ok- luzal travmanın periodontitis ge- lişiminde sekonder etyolojik fak- tör olmasına rağmen periimplan- titis gelişiminde primer etyolojik faktör olmasıdır. İmplant yüzeyi ile kemik arasındaki doğrudan temas, oklüzal travmaya karşı doğal diş ve periodonsiyuma gö- re çok daha zayıftır. İmplant çev- resinde oklüzal travmadan dolayı oluşacak mikro çatlaklar rezorp- siyona, bu da implant yüzeyi ile kemik arasında granülasyon do- kusu ile dolu olan boşluklara ne- den olacaktır (10). Periimplantitise bağlı kemik kaybının nedeni multifaktoriyel olabilir ve hem bakteriyel enfek- siyon hem de biyomekanik fak- törler etkili olabilir. Her iki fak- tör implant sahasının tedavisine başlamadan önce elimine edil- melidir (10). Diğer etyolojik faktörler; travmatik cerrahi teknikler, si- gara içme, yetersiz kemik mikta- rı, implant yerleştirilirken imp- lant yüzeyinin açılması şeklinde sayılabilir (15). Bakteriyel Enfeksiyon Yapılan çalışmalar göster- miştir ki; dental implantlardaki en büyük başarısızlık nedeni en- feksiyonlardır. Uzun dönem ça- lışmaları da bize iyi ağız hijyeni olan hastaların implantlarını da- ha uzun süre kullanmaya eğimli olduklarını göstermiştir. İyi ağız hijyeni uygulamaları yapıldığın- da implant stabilitesinin sağlan- ması için implant çevresi kerati- nize mukoza varlığının gerekli olmadığı da görülmüştür (17). İmplant yüzeyinde bakteri bi- rikmesinin periimplantitisin et- yolojisinde önemli bir rol oyna- dığı birçok kanıtla gösterilmiştir. Ayrıca iyileşme için bakteri var- lığının baskılanması şarttır. Islak bir ortamda bütün durgun sert yüzeylerde biyofilm oluşmakta- dır. Bu bakteriyel tehdite karşı konak savunma mekanizmasıyla yanıt verir. Böylece iltihap oluş- maktadır (17). İmplant yüzeyinde plak biri- kince, subepitelyal bağ dokusu çok sayıda iltihap hücresinin in- filtrasyonuna uğramakta ve epi- tel ülsere ve gevşek bağlantılı hale gelmektedir. Plak apikale doğru göç ederse hem dişin hem de implantın çevresindeki doku yıkımı radyografik ve klinik ola- rak belirti vermektedir. Bununla birlikte yumuşak doku iltihapsal lezyonunun genişliği ve kemik kaybı implantların çevresinde daha fazladır (18). Bunun ne- denlerini anlamak için implant çevresi dokuların mikro ve mak- ro yapı olarak periodontal doku- DENTAL TRIBUNE Türkiye Baskısı Bilim & Araştırma 7 Dental İmplantlar ve İnfeksiyon Dr. Duygu İlhan, Dr. Havva Hatırnaz Şener, Dr. Gülcan Kabaca, Dr. Emine Güllük, Prof. Dr. A. Bülent Katiboğlu Dental implantlar kısmi ya da tam dişsiz hastaların tedavisinde gide- rek yaygınlaşan bir yöntem- dir.İmplantların etrafında peri- implant hastalıklar meydana gele- bilmektedir.Periimplant hastalık- lar,yalnızca implant çevresindeki mukozayı etkileyebilen(peri-imp- lant mukozitis) ya da destak ke- miğin kaybı ile sonuçlanan (peri- implantitis) iltihapsal lezyonlar- dır.Periimplant hastalıkların tanı- sı ,klinik inflamasyonun belirtileri olan sondalamada kanama ve sü- pürasyon varlığını teşhis etmek için konvansiyonel sondalamayı gerektirir.Radyografiler destek kemik kaybını belirlemek için ge- reklidir. Peri-implant hastalıkla- rın tedavisinde temel amaç, en- feksiyonu kontrol altına almak ve hastalığın ilerlemesini engelle- mektir.Perii-implant hastalıklar tedavi stratejisi mekanik yüzey te- mizliği ,antiseptikler,antibiyotik- ler ve cerrahi prosedürden oluş- maktadır.Bu makale periimplant hastalıkların geçmişini,etyolojisi- ni, tanısını ve tedavisini tartış- maktadır. Anahtar kelimeler Dental implant, periimplantitis, periimplant hastalıklar, osseoin- tegrasyon, infeksiyon. Özet Sayfa 6DT

Pages Overview