Please activate JavaScript!
Please install Adobe Flash Player, click here for download

Dental Tribune Turkish Edition

DENTAL TRIBUNE Türkiye Baskısı Bilim & Araştırma 9 hücreler kültürlerde çoğaltılarak bilimsel araştırmalarda kullanı- lıyor. Embriyonel kök hücreleri genellikle tüp bebek ünitelerin- den elde ediliyor (9). Şu anda hâ- lihazırda kordon kanı kök hücre- leri ile tedavi edilen başlıca has- talıklar: • Kanser Hastalıkları • Bağışıklık Yetersizlikleri • Doğuştan Gelen Metabolik Düzensizlikler • Kalıtsal Kan Hastalıkları • Kemik İliği Hastalıkları Diş Hekimliğinde Kök Hücre Diş rejenerasyonu, diş do- kularının yeniden yapılandırıl- ması anlamını taşımaktadır. Kalp, karaciğer, pankreas, sinir, kas, kemik, kıkırdak dokuların- daki rejenerasyonlar ve teknik gelişmeler 21. yüzyılda diş do- kularında da rejenarasyon ola- sılığını da düşündürmektedir. Dental pulpa, son zamanlarda üzerinde önemle durulan ve çe- şitli kök hücre araştırmalarında kullanılan bir kök hücre kayna- ğıdır (2). Son yıllarda yapılan çalışma- larda, diş gelişiminin büyüme faktörlerinin uyarılarının kü- mülatif bir sonucu olduğu belir- tilmiştir. Değişik tiplerdeki diş- lerin (kesici, kanin, molar, pre- molar) oluşumu ve lokalizasyu- nunun belirlenmesinde rol oy- nayan spesifik büyüme ve trans- kripsiyon faktörleri tespit edil- miştir. Böylece diş morfogenezi- sini düzenleyen biyolojik meka- nizmayı anlamaya yönelik hızlı gelişmeler klinik gelişmelerle paralel yürümektedir. Ayrıca embriyonik neonatal ve yetişkin kök hücresi biyolojisindeki iler- lemeler diş morfogenezisinin moleküler düzenlenmesiyle ay- nı noktada birleşmektedir (2). Son dönemde özellikle eks- foliye süt dişi pulpasından elde edilen kök hücrelerin olağanüs- tü yeteneklerinin keşfi ile önemli gelişmeler kaydedilmiş- tir. Halen deneme aşamasında olan rejeneratif pulpa tedavi tekniklerinin ileride daha da geliştirileceğine ve süt dişi pul- pasından elde edilen kök hücre- lerinin dişten farklı dokuların rejenerasyonuna yardımcı ola- cağına inanılmaktadır (10). Kaynakça yayıncıda mevcuttur. İstenildiği takdirde temin edilebilir. DT Tükürük; dişleri ve oral mu- kozayı yıkayan, oral dokuların sağlığının korunmasında hayati önemi olan bir salgıdır. İçeriğin- de su, iyonlar, mukus, enzimler, immunglobülinler bulunan tü- kürük; • Ağız mukozasını nemlendir- me ve bütünlüğünü koruma, • Besinlerin lokma haline geti- rilmesi ve yutkunma, • Tat alma, • Nişastanın sindirimi, • Antibakteriyel etki ile ağız florasını kontrol etme, • Tamponlama kapasitesi ile ağız pH’sını düzenleme, • Diş çürüklerinin önlenmesi ve remineralizasyonun sağ- lanması gibi çok önemli fonksiyonlara sahiptir (1,2). Günlük tükürük salgısı orta- lama 1000-1500 ml’dir. Tükürük akış hızı, gün içinde ve mevsim- sel olarak değişiklik gösterir. Sağlıklı bireylerde, stimüle edil- meyen tükürük akış hızı 0.3 ml/dk, stimüle tükürüğün akış hızı ise 1.5-2.0 ml/dk’dır. Uyku esnasında tükürük akış hızı sıfı- ra yakındır. Otonom sinir sisteminin kon- trolünde olan tükürük salgısı, yemek yeme esnasında veya yi- yecek maddesini görme, düşün- me ve koklama halinde artar. Kullanılan ilaçlar, hastanın yaşı, psikolojik ve bireysel faktörler, bazı hastalıklar (Sjögren Sendro- mu gibi bağ dokusu hastalıkları, diyabet gibi hormonel bozukluk- lar, beslenme bozuklukları, de- hidratasyon), radyoterapi ve konjenital bozukluklar tükürük salgısının miktarına etki eder (1,3). Ağız dokularının bütünlü- ğünün korunmasında çok önem- li fonksiyonu olan tükürük, ma- jör ve minör olmak üzere iki gruba ayrılan tükürük bezleri ta- rafından salgılanır. Tükürük bezleri, asinuslar olarak adlandırılan salgı birim- lerinden ve çok sayıda boşaltım kanallarından oluşmaktadır. Salgı birimlerini oluşturan si- nuslar, seröz ve müköz olmak üzere iki tip hücreden meydana gelirler. Küçük kanalların birleş- mesiyle oluşan ve git gide boyut- ları artış gösteren boşaltım ka- nalları, sonlanma kısımları ile ağız boşluğuna açılırlar (1,2). Tükürük bezleri; epitelyal, miyo- epitelyal, mezenkimal, nöral ve endotelyal olmak üzere pek çok farklı hücre tipinin bir araya gel- mesiyle oluşmuştur. Bu farklı hücre türleri arasındaki etkile- şimler, bezlerin normal fizyolo- jik fonksiyonu açısından önem taşır. Tükürük bezlerini oluşturan asinüs hücreleri su ve protein sekresyonundan, boşaltım kanalı hücreleri ise tükürük salgısının bileşiminden sorumludur. Tükü- rük bezlerinin rejenerasyonun, boşaltım kanalları civarında yer alan kök hücreler sayesinde ya- şam boyu devam ettiği düşünül- mektedir (4,5). Tükürük Bezi Fonksiyonunu Etkileyen Durumlar Tükürük bezi fonksiyonunda geri dönüşümsüz kayıplar; tükü- rük bezi tümörlerine bağlı cerra- hi eksizyonlar, baş-boyun bölge- sine uygulanan radyoterapi, Sjögren Sendromu gibi tükürük bezinin yapısında dejenerasyona yol açan hastalıklar veya tükü- rük bezlerinin gelişimsel bozuk- lukları nedeniyle oluşabilmekte- dir. Tükürük akışında %50 ora- nında oluşan bir azalma, kseros- tomi gelişmesine yol açar (4,6). Kserostomi, tükürük bezleri- nin hipofonksiyonu sonucu sal- gılanan tükürük miktarının azal- ması ve ağızda kuruluk hissi oluşmasıdır. Tükürük azalması halinde; hastada konuşma, çiğ- neme ve yutkunma zorluğu gö- rülebilir. Ağız mukozasının iyi- leşmesinde bozulma, mukozanın atrofik ve ülsere hale gelmesi, oral mikrofloradaki değişime bağlı diş çürüklerinde ve kandi- da enfeksiyonlarında artış söz konusudur. Tüm bu olumsuz ge- lişmeler, hastanın yaşam kalite- sinde ciddi bir azalmaya yol açar (7,8). Sjögren Sendromu, göz ve ağız kuruluğu ile karakterize gözyaşı ve tükürük bezlerinin immünolojik yıkımı sonucu geli- şen otoimmun hastalıktır. Kadın- larda ve ileri yaşta daha sık gö- rülür. Romatoid artrit ile beraber olabilir (1). Sarkoidosis, HİV enfeksiyo- nu, kontrol altına alınmamış di- abetes mellitus, kronik greft ver- sus host hastalığı da uzun dö- nemli kserosotomi oluşumuna yol açabilen hastalıklardır (9). Bazı ilaçların kullanımı periferik veya santral innervasyonu etki- leyerek tükürük miktarında azalmaya yol açabilmektedir. İlaca bağlı kserestomi çok yay- gın olmakla birlikte, 500’den faz- la ilacın bu istenmeyen etkiye yol açabildiği bilinmektedir. Ağız kuruluğuna yol açabilen ilaçlar; antikolinerjik etkili atropin ve analogları, trisiklik antidepre- sanlar, seratonin geri alım inhi- bitörleri, benzodiyazepinler, sempatomimetik etkili dekonjes- tanlar, bronkodilatör ilaçlar, am- fetaminler, lityum, antihistami- nikler, diüretikler, HİV proteaz inhibitörleri olarak sıralanabilir. Çeşitli maligniteleri tedavi amaçlı uygulanan kemoterapi de sıklıkla kserostomiye yol açmak- tadır. Bu amaçla kullanılan ilaç- lar, tükürüğün kıvamını arttırıp ağız kuruluğu hissine yol açabi- lirler (9). Tükürük bezlerinin gelişim- sel bozukluğuna yol açan du- rumlar; tükürük ve lakrimal bez aplazisi, lacrimo-auriculo-dento- digital sendrom, hipohidrotik ektodermal displazi olarak sayı- labilir (4). Radyoterapi ve Tükürük Bezleri Baş-boyun bölgesi kanserle- rinin tedavisinde kullanılan rad- yoterapi, genel olarak günlük 1.8- 2.0 Gy doz fraksiyonları şek- linde 6-7 haftalık bir süreçte top- lam 66-70 Gy total doz verilmek suretiyle uygulanır. Baş-boyun bölgesine alınan radyoterapinin akut ve uzun dönemli kompli- kasyonları vardır. Akut komplikasyonları mu- kozit, disfaji, ciltte eritem ve des- Tükürük Bezi Hastalıklarında Kök Hücre Tedavisi Dt. Sevinç Kenan, Dr. Mustafa Ramazanoğlu, Dt. Nesimi Sofiyev, Prof. Dr. Özen Doğan Onur Şekil 1. Tükürük bezlerinin yerleşimi ve asinüslerin yapısı. Şekil 2. Asinüslerin histolojik görüntüsü (X40 büyütme). Şekil 3. Seröz ve müköz tükürük bezlerinin histolojik yapısı. Şekil 4. Sayfa 10DT Normal Vücut Hücreleri Kök Hücre 1. Sınırlı sayıda çoğalabilir ya da çoğalamaz 2. Özelleşmemiş, (farklılaşmamış) olma özelliğine sahiptirler. 3. Bir başka hücre tipine değişemezler. 1. Neredeyse sonsuza dek bölünme ve çoğalma yeteneğine sahiptir. 2. Bir görevi yapmak üzere özelleşmişlerdir. 3. Özelleşmiş (farklılaşmış) hücrelere dönüşebilirler. Sayfa 8DT